2 Temmuzlarda yanar milyonların yüreği!- Erdal Karasansar

Üzerinde yaşadığımız, havasını soluduğumuz bu topraklarda, bundan on dört yıl önce yüreğimiz yanarak şahit olduk; 37 Can'ın alevlerin içinde yanarak can verişine...

Berbat ve şanssız bir yaşantım olduğunu düşünür dururum hep. Yaşamım boyunca lanet okuduğum şanssızlıklarımdan birisi de işte budur; bizzat 37 Can'ın vahşice yakılarak öldürülmesine şahit olmak, dakika dakika televizyonlardan İnsan'ın İnsan'ı yakmasını izlemek...

Kız çocuklarının canlı canlı gömüldüğünü, engizisyon mahkemelerinin vahşetini ve nice insanlık dışı olayı tarih kitaplarında okuduğumda, "İnsanlık, o dönemlerde büyük acılar çekti. Ama o karanlık dönem yüzyılların ötesinde kaldı, insanlık o günleri nefretle hatırlayacak" diye düşünürdüm.


Ne kadar boş bir düşünceymiş!
Bizzat yaşadığım, adına 'Modern' denen çağda, insanlık geçmişteki vahşetin benzerlerini ve daha beterlerini yaptı, yapmaya da devam ediyor.

Ve "nefretle hatırlanacak" dediğim vahşet ve katliamlar, gözlerimizin önünde cereyan edip duruyor sürekli; yüzyılların ötesinde değil tamda yanı başımızda...

2 Temmuz 1993'te yaşanan ve Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçen Sivas Katliamı da bunlardan birisi ve her 2 Temmuzda yanıyor milyonların kor kor olmuş yüreği...

Siyasetin daraldığı siyasetçinin bunaldığı nokta
Muhakkak dikkatinizi çekmiştir; özellikle siyasetin tepe noktasında yer alan kişiler, genelde zengin işadamları olurlar. Tabi ideolojilerin güçlü olduğu partileri bu sınıfa katmıyorum. Bahsi geçen bu zengin kişileri de oralarda görmek pek mümkün olmaz zaten, onların yegane adresleri ya iktidar partisi ya da iktidara gelme ihtimali yüksek partiler olur.


Olur ama bir süre sonra yakınmalar da başlar; partinin giderlerini sürekli olarak yalnız ve yalnız kendilerinin harcıyor olmasından şikayet ederler. Hele ki, olası bir seçime de daha zaman varsa, bu yakınmalar yüksek bir sesle dile getirilir ve "genel merkez ne iş yapar, neden mali destekte bulunmaz?" diye sorular gelir peşinden...
Tersi bir durumda yani seçimlerin yaklaştığı dönemlerde ise onların aksine bu kez sıradan üyelerin yakınmaları başlar; "milletvekili, belediye başkanı, il genel meclisi ve belediye meclisi üyesi adaylarını neden biz belirleyemiyoruz, neden önseçim yapılmıyor?" şeklinde olur genelde bu yakınmalar...

Çünkü o dönemlerde, zengin işadamlarının istedikleri olmaya, onların belirledikleri isimler adaylık sürecinde ön plana çıkmaya başlar.

Bu türden, zengin birkaç kişiye bağımlı olarak gerçekleşen siyasi yapılanmaların her aşamasında siyaset daralır, siyasetçi bunalır.

Temel amacı; halka daha iyi ve daha güzel bir yaşam sunmak olan siyaset ve siyasetçi, böyle bir sürecin sonunda amacından uzaklaşarak kişilere hizmet etmeye başlar, halk unutulur doğal olarak.

Kişiye bağımlı gelişen bir siyaset anlayışının bundan başka gideceği de bir yer yoktur. Bunları niye mi anlattım; sadece bir 'Hatırlatma'.

Tüm bunları gayet iyi bildiğinizi bende biliyorum, sitem etmeyin hemen.

Sadece hatırlatmak ve hafızanızı tazelemek istedim, hepsi o kadar...


Yüreklere Pir Sultan

Eylemleri sözdü
Silahları sazdı
Ozan olmaktı kiminin de
Ozanlar içinde günahı

Suçları Pir Sultan'ı anmaktı
Cezaları yanmaktı
Toplu mezar oldu onlara
Alev alev Madımak

Orman gibi yanan
Otuz yedi can
Can verirken o gün
Pir Sultan uğruna

Büzülüverdi devlet
Devlet beşiği Sivas'ta
Uykunun kovuğuna
Korkudan

Uyanır elbette bir sabah
Ashabı Keyf uykudan
Ölür dirilir yine
Yüreklere Pir Sultan

Bülent Ecevit

www.haberonline.net

Hiç yorum yok: