Dünya gelişirken göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçtikten sonra yer savaşları, mal savaşları, mülk savaşları, ada savaşları, kan savaşları, özgürlük savaşları ve sayılamayacak, sayılsa sonu gelmeyecek savaşlar…
Dünya, sözde ilerlerken çıkan dil, din, ırk, cinsiyet, mezhep, inanç savaşları. Milenyum çağında devam eden töre savaşları…Savaşlar, savaşlar, savaşlar…
İlerleyen ve gelişen dünyada ok’tan, mızraktan sonra gelişen silahlar Kızılderililerin “ateşli boru” dedikleri, pompalı, taramalı, insan bedenini paramparça eden, yumruktan üstün gelip bilek gücünün yerini alan silahlar… Silahın, insanın, insanlığın güçleri…
Bir taş kocaman bir tanka ne kadar zarar verebilir? Bir çocuk bedeni kocaman tankın ve gözünü kan bürümüş (maşa ya da değil) o adamın karşısında ne kadar direnebilir? O çocuklar taşla saldırırken neyi düşünüyor?Herkes kendince bir yorum yapar tabi; ülkesini, anasını, hürriyetini vs.
Herkes ve ben ya da bazılarımız, tam olarak ne düşünüyor bu çocuklar belkide bilmiyoruz ama benim bildiğim tek şey, o çocuk ya da çocukların gözleri ve yüreklerindeki kararlılık ve toprakları uğrunda koca makinelerin “ateşli boruların” karşısında cesaretle duruşları…
O çocuk taşı yerden almadan ya da aldıktan sonra yok artık, ama bedeni yok. O ölen çocuklar tüm kararlılıklarıyla o zırhlı, ellerindeki metallerle ve metallerin ardındaki ödleklikleriyle çocuklara saldıran büyüklerinin karşılarındalar. Ve onların gölgeleri korkutacak o sülükleri ve asalakları, o topraklara ve çocuklara saldırırken tırsacaklar kendilerinde olmayan yüreklerden…
Bir taş ve bir tank, karınca ve filin savaşı gibi ama karınca güçlü.
Ve sen gözünü hiç kırpma dünya daha ne savaşlar göreceksin, daha kim kimi öldürecek, sırtından vuracak, yetmeyecek tecavüz edecek, yetmeyecek parçalayacak, yetmeyecek etini yiyecek…
Dünya hasta, birgün ölecek ve ölene kadar çocuklar hep kavga edecek. Sadece seyredecek dünya, son sözü o söyleyecek bir anne gibi… evet savaşlar hep olacak en gelişmişinden en ateşlisine, en yok edicisinden en teknolojiğine ama dünya ölmeden birileri kazanacak, iyi evlat kazanacak… Çünkü tanklara taşla saldıran yürekler hep olacak, çünkü diyor ki Bertolt Brecht bir oyununda*:
“…yoldaş, memleket niye sevilir? Çünkü orada ekmeğin tadı başkadır, gök daha yüksektir, havanın kokusu daha baharlıdır, sesler daha gür çıkar, toprağa daha iyi basılır…”
Başka söz yok söylenecek, taş’tan tank’a…
C.A
13.10.07
* Bertolt Brecht'in Kafkas Tebeşir Dairesi adlı oyunundan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder