Türkiye tam anlamıyla tüm gündemini 22 Temmuz’daki seçime kilitledi. Aslında işyerlerinde, sokaklarda, kısacası hayatın büyük bir bölümünde halkın seçimlerden beklentisi yok gibi görünüyor. Toplum kötünün iyisini aramakta ve seçmekte. Tarihsel olarak baktığımızda Türkiye’de halkın demokrasi mücadele geleneği yok desek yerinde olur. Hep birileri halk adına söylemiş, halkı ‘kurtarma ve kurtarılma’ durumları yaşanmıştır. Aslında bu durum sosyolojik bir olgudur. Geri kalmış, köyle kent arasında gelip giden, sanayi devrimi yaşamamış, yarı sömürge bir devlet olmasından ileri geliyor.
Türkiye, imparatorluktan cumhuriyete evrimi sürecinde askeri anlamda halkla yek vücut olunmuş, sonrasında ise cumhuriyetin inşası halktan kopuk, halka baskı, sindirme yolu seçilerek yeni devlet kurulmuş; oligarşik, demirden bir yumrukla yönetilen bir devlet modeli oluşturmuştur. Her türden muhalif kalkışma baskı ve sindirmeyle susturulmak istenmiştir.
Demokrasi ve özgürlük mücadelesi örgütlü bir toplumla olur. Örgütsüz toplumlar her zaman ezilmeye ve kölece yaşamaya razı olur. Peki bu durumu tersine çevirmek nasıl olacak? Öncelikle olaya kendi bölgemizden bakarak ele alırsak daha doğru olur. Demokrasi mücadelesi salt seçim ve oy kullanmakla olmadığı ortada. Eğer öyle olsaydı dünden bugüne yapılan seçimlerle demokrasi şampiyonu olmuştuk!
Yukarıda belirtmiş olduğumuz sorun örgütlülük meselesinde yatıyor. Bugün Esenyurt 300 bini aşan nüfusa sahiptir. Sayısını net olarak veremesek de 100’e yakın dernek, lokal, parti vb. kurumlar vardır. Bu örgütler gerçekten taşımış oldukları misyonu yerine getiriyor mu? Yok desek haksızlık olmaz. Bu örgütler hedef kitlesine tam anlamıyla yaklaşıp kucaklamamıştır. Ulaşmış oldukları kitle içinde adeta ölüm uykusunda gibidirler. Bir diğer durum ise bir kurumun kendi dışındaki dernek veya lokalle bir dayanışma ruhu taşımaması, bunu pratiğe geçirememesidir. Kısacası, örgütlü bir örgütsüzlük durumu yaşanıyor.
22 Temmuz seçimine sayılı günler kaldı. Yine sokaklar, meydanlar, yollar tam bir festival havası içinde… Geçmiş seçimlerde yaşadıklarımızdan pek değişikliği olmayan, sahte normal hatırlanma durumları. Kısacası ortalık Mahmutpaşa pazarı gibi. Öncelikle seçimlerin ve oy kullanmanın resmi söylemde olduğu gibi vatandaşlık görevi, halkın iradesini teslim ettiği vb. söylemler ne doğrudur ne de gerçeği yansıtmaktadır. Çünkü seçimlere hangi süreçte girildiği ortada (27 Nisan gece yarısı muhtırası laik-antilaik çatışması ve cumhurbaşkanı seçimi…) Öte yandan iki-üç devrimci partinin dışındaki partiler tam bir yalan ve sahte vaatlerle halkı maniple ediyor, bilgi kirliliği üretiyorlar…
Biz Esenyurtlu işçi, emekçi, diğer tüm kesimden güçler, bulunmuş olduğumuz tüm alanlarda oylarımızı demokrasi ve özgürlük mücadelesine katkı sunmak için “bin umut adayları”nın yanında olmalıyız. Ama demokrasi sorununun 5 yılda bir yapılan seçimlerle çözülemeyeceğini bilerek oy kullanmalıyız.
Nesim Avesta,
1 yorum:
Arkadasin yuregine ve kalemine saglik guzel bir yazi olmus umarim insanlarimiza bir sekilde ulasir,emperyalist dunyanin bir parcasi olarak ulkemizde insanlarin nasil bir yoz ve kirli burjuva propaganda altinda oldugunu bilerek bakarsak bu tur yazilara daha cok ihtiyacimiz olacak.Siteye ve bu guzelliklere emegi gecen tum dostlara binlerce selam ve saygilar,kolay gelsin DOSTLAR ,HOSCAKALIN...
Yorum Gönder